Hayat boş bir düzenek sanki… İçlerini dolduranlar sadece, biz kendi değerini bilenler Peki ya değerini bilmeyenler? Onlar boşluğun esiri olmuş...
Deneme
Bazen hayatı tersten yaşamak düz yaşıyor olmaktan daha kârlıdır. Çünkü benim gibiler sadece gecelerin ıssızlığında üretebilenlerdir.O kadar alışmışım ki, gürültüsüz...
Ölümün soğukluğu çok ağırdır, o ağırlığı tarif etmek zor… Ağırlık birden üzerinize çöker bir bina misali…. Çöküşün hakimiyetinden kurtulmak sapasağlam ayakta durmak var oluşun en büyük göstergesidir. İçi dolu bir var oluş mu, yoksa boşluktan destek olan bir canavar mı? Bu ayrımı yapabilme için önce öze, yani ilk doğduğumuz ana...
Siyahlarla doldurduk hayatı, beyazları göremez olduk. Nerede bu beyazlar, nereye kanatlandılar? Yoksa beyazlara filtre mi uygulandı? İçimiz o kadar karardı...
Bir gün uyandığımda değişimim çoktan başlamıştı bile… Vahşi kalpli insanların diyarından temiz kalpli insanların diyarına yolculuk yaptım. Bu yolculukta, deneyimlediğim...
Yazı; en büyük kalaşnikoftur, devirir anında güçsüz olanı… Yazı; gökteki yıldızlar kadar parlaktır, aydınlatır çevresini… Yazı; bilincimiz tarafından ortaya dökülen kelimeleri bir araya getiren ok gibidir. O ok hedefine ulaştığında, yazı galip gelir. Batan geminin kahramanlarını kurtaracak olan yazıdır! Yoksa Titanik’ten farkı kalmaz. Sahip olunanlar denizin altına çökmesin ki, silahımız...
Rüzgâr ile savrulan solmuş sonbahar yaprakları gibi Ben de savruluyorum oradan oraya… Nereye gideceğini bilmeden akıyorum boşluğun içine doğru Tıpkı...
Her yıl yeni umutlar, yeni planlar… Bir kez daha kapımızı çaldı yeni yıl ve içeriye aldık. Almasa mıydık? Almasak ne...
Dünyaya gözlerini açan bir bebek gibi ne olacağını bilmeden gülücükler saçıyorum etrafa… Masumiyetin krallığında daha yeni doğmuşum Naif duygular içinde çıpınan ufacık bir bebeğim… Dünyadan habersiz bir şekilde anne şefkatiyle başbaşayım Kimbilir belki de başım düşmüş yastığa mışıl mışıl uyuyorum Kötülüklerden uzak bir şekilde… Keşke hep o kadar ufak kalsam!...