Ana sayfa » Şiddet » Sayfa 3
Analiz

Şiddet

  • 5 sene önce
  • 10Dakika
  • 2777Sözcük
  • 89Görüntülenme

Aile içi şiddet ve ataerkil düzen

Aile yapısı sağlam olmayan bireylerde görülen şiddet, cahilliğin de ön plana çıkışıyla artış gösterirken, içsel arzular ve dürtüler bireyi hiç olmadığı kadar psikolojik bir karmaşaya sokar. Mutlaka şiddet tandansının altında yatan bir neden vardır. Bu neden bireyden bireye farklılık gösterir.

Fiziksel ve cinsel şiddeti en iyi anlatan filmlerden biri olan “Te Doy Mis Ojos” (Gözlerimi de Al) şiddeti merkeze yerleştirerek, kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapıldığını gösterir. Kadını bir arzu nesnesi veya seks objesi gibi lanse eden filmde, cahil Antonio, eşi Pilar’ı kullanabileceği bir nesne olarak görür ve sadece kendi doğruları için kullanmaya çalışır. Mesela filmin bir sahnesinde Antonio eşinin kıyafetlerini yırtıp eşini balkona doğru çırılçıplak bir şekilde sürükler ve o sahne şiddetin ulaştığı climax noktasıdır. Peki neden? Nedeni başkalarının onu çıplak olarak görmelerini istemesi… Ne de olsa ona istediğini vermedi! Aile şiddetini ortaya koyan film, ezmenin büyüklük olmadığını ifade ederek, iç şiddettin insanın içinde uyuyan şeytanı uyandırdığını ve o şeytanın bir daha hiç uyumayacağına vurgu yapıyor.

Filmin adının “Gözlerimi de Al” oluşunun sebebi ise, Antonio’dan kaynaklanıyor. Antonio adeta eşine “gözlerimi al ki, bir daha seni göremeyeyim ve kötülük yapamayayım” demek istiyor. Unutmayın, gözler ruhun aynasıdır ve göz yalnızca görmek istediğini görür.

Yine benzer bir film olan Yeşim Ustaoğlu’nun filmi “Tereddüt” ataerkil düzenin aşırıya kaçmasının neden olduğu zorla evliliği, toplumsal şiddeti ve zorbalığı, aile içi fiziki ve psikolojik şiddet ve tecavüzle anlatır. Baş karakterin bedenini ise erotizm ile özdeşleştirir.

Şiddet ve Quentin Tarantino

Şiddeti aslında en iyi anlatan yönetmenlerden biri Quentin Tarantino’dur. “Yönetmen olmasaydım gangster olurdum.” cümlesi ile tarzını belli eden Tarantino, şiddeti estetik bir biçim olarak gördüğü için “Kill Bill” filmi farklı bir yere sahiptir. Tarantino’nun bazı ağzından çıkan bazı laflar şiddete bakış açısını değişik bir şekilde yansıtır. Mesela Tarantino bir röportajında: “Filmde korkunç bir şey olacağında müzik size buna dair herhangi bir ipucu vermiyor.” “Gerçek hayattaki şiddet böyledir. Otobüs beklerken birden önünüzden beyzbol sopalarıyla birbirini kovalayan insanlar geçer. Filmlerimde şiddeti böyle yansıtmaya çalışıyorum.” Başka bir röportajında da şunları eklemiş: “Şiddet içeren filmler çocukları zorba yapmaz. Belki onları zorba yapımcılara çevirir ama bu tamamen başka bir konu.”

Şiddet-Fiziksel ve ruhsal yaptırım hayatımızda nasıl bir yere sahip

“Kan sadece bir renktir.” diye ortaya bir laf atan atan Tarantino kan içinde mizahı, kara mizah şekline dönüştürüp taşlama yapar ve içinde bulunduğu sistemi hem siyasi hem de absürt bir biçimde beyazperdeye aks ettirir, bunu yaparken de kendi karakterinden bir parçayı filmlerine bırakır. Tarihsel süreçleri iyi bilen Tarantino geçmişte yaşananların izdüşümünü bugüne bağlar, yani geçmiş aynen bugündür ve geçmişten hiç ders alınmamıştır. Bunun sebebi şudur: insanlar değişmemiş olup doğaları gereği vahşidirler. Tarih yeniden farklı şekillerde yazılabilir, ancak insan doğası yazılamaz. Oto kontrol, frene basabilmek ve iradeye hâkim olmak şiddeti arka plana alan yöntemlerdir. İşte Tarantino tüm bunları kendi mantığına göre işler ve filmlere şiddeti yerleştirir. Filmlerini, şiddet filmleri kategorisine dahil edemeyiz, çünkü amaç şiddeti yansımak değil, şiddetin sebep olduğu olayları analiz edebilmektir.

Devlet meselelerine fazla kafayı takan Tarantino Inglourious Basterds” (Soysuzlar Çetesi) ve “The Hateful Eight” filmlerinde asıl şiddetin, devlet yönetiminden ve otoriteden kaynaklandığını savunup, her şeye-özellikle de güce- tek başına sahip olmanın beraberinde kötü olayları getirdiğini öne sürer. Tarantino çok fazla kanlı sahneler kullanarak sert diyaloglar yazar ve onları da gerginlik yaratan müziklerle birleştirir, böylece izleyicinin içindeki şiddet duygusuna hizmet etmiş olur. Şiddet adeta bir açlıktır, o açlığı bastırmazsak sürekli bizi tüketmeye devam eder ve en sonunda dayanacak gücümüz kalmaz. Tarantino’nun en güzel özelliği içimizdeki öfkeyi dindiriyor oluşudur.

Arzu Çevikalp

Sözcükler ve İzler
Aydınlık günleri bekleyen bir yazar ve düşünür... Analiz eder, araştırır ve adalet arar. İnsan Hakları için canını dişine takar.
Bildiklerini sözcüklerin sihirli dili ile okuyucuya aktarır ve hiçbir zaman mücadeleyi bırakmaz. Kendine karşı farkındalığı geliştiğinden beri kalemi en kuvvetli silahı olmuştur. Edebiyat, sanat, siyaset, psikoloji ve sinema ilgi alanlarını oluşturur. Edebiyat, sanat, ekolojik dönüşüm, sağlık, güzellik, siyaset, psikoloji, sinema, teknoloji ve siber güvenlik ilgi alanlarını oluşturur. Ayrıca Google Adsense Platin Ürün uzmanı ve adsenseturkiye.com.tr yöneticisidir.

Yorum Bırak

Yorum yapmak için tıkla

Sponsorlu Bağlantılar